google-site-verification=JqUa_tpY-arGmH6gxH6bFO7jRh1d-2Vy489DaQR8NZo

Anti-Kahraman Kavramı ve Özgürlük Paradoksu: Dostoyevski'nin Yeraltından Notlar Eserinin Felsefi Analizi

Anti-Kahraman Kavramı ve Özgürlük Paradoksu: Dostoyevski'nin Yeraltından Notlar Eserinin Felsefi Analizi
Anti-Kahraman Kavramı ve Özgürlük Paradoksu: Dostoyevski'nin Yeraltından Notlar Eserinin Felsefi Analizi
Anti-Kahraman Kavramı ve Özgürlük Paradoksu: Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar Eserinin Felsefi Analizi

{tocify} $title={İçindekiler}

İnsanın Yapıcı ve Yıkıcı Doğası: Giriş

İnsan doğası karmaşık ve çelişkilerle dolu. Bir taraftan yaratma, üretme ve yeni yollar açmaya eğilimli varlıklarız – bu su götürmez bir gerçek. Ama gel gör ki, aynı zamanda yıkmaya, her şeyi kaos haline getirmeye de bayılırız. Bu ikili yapı, edebiyatta sıkça karşımıza çıkan “anti-kahraman” figürüyle somutlaşır.

Fyodor Dostoyevski’nin 1864’te kaleme aldığı “Yeraltından Notlar”, belki de edebiyat tarihinin en etkileyici anti-kahramanlarından birini bize tanıtır. Kitap, “Ben hasta bir adamım… Kötü bir adamım… Suratsız bir adamım ben” cümlesiyle açılır ve daha ilk satırdan bizi kahramanın negatif öz-tanımlamasıyla yüzleştirir.

Klasik bir kahramanda güç, cesaret ve sevgi gibi özellikler varken, anti-kahraman bunların tam tersini sergiler: zayıftır, korkaktır, insanlar tarafından sevilmez, hatta nefret edilir. Dostoyevski’nin “yeraltı adamı”, edebiyattaki diğer kahramanların aksine, sokakta görsek muhtemelen yolumuzu değiştireceğimiz, iğrenerek bakacağımız biri olarak tasvir edilmiştir.

Bu makalede, Dostoyevski’nin anti-kahraman karakteri üzerinden insanın doğasındaki çelişkileri, özgürlük arayışı ve bu arayışın getirdiği kaygılar arasındaki paradoksal ilişkiyi inceleyeceğiz. Ayrıca, yazarın dönemin popüler felsefi akımı rasyonel egoizme yönelttiği eleştirileri analiz ederek, insan doğasına dair derin gözlemlerinin günümüzde bile ne kadar geçerli olduğunu göstermeye çalışacağız.

Anti-Kahraman Kavramı ve Dostoyevski’nin Tercihi

Dostoyevski’nin diğer önemli eserlerindeki ana karakterlere baktığımızda – Raskolnikov, Karamazov kardeşler, Prens Mişkin gibi – bu kişilerin genellikle fiziksel açıdan çekici, karizmatik ve okuyucuda ilgi uyandıracak şekilde tasarlandığını görürüz. Yazar, bu karakterleri bilerek yakışıklı, etkileyici ve ilgi çekici yapmıştır.

Ancak “Yeraltından Notlar”daki isimsiz anlatıcı, yazarın diğer karakterlerinden tamamen farklı bir çizgide yer alır. Bu karakter için Dostoyevski’nin normal tarzının dışında bir tasarım diyebiliriz. Yeraltı adamı, okuyucunun sempati kuramayacağı, hatta tiksinti duyabileceği biçimde kurgulanmıştır.

Bu tercih rastgele değil, son derece bilinçlidir. Dostoyevski, yeraltı adamını özellikle itici ve antipatik yaratarak, geleneksel edebiyattaki “sempati uyandıran kahraman” kalıbını kırmış, okuyucuyu karakterle özdeşleşme konforuna sığınmak yerine, onun düşüncelerini sorgulamaya itmiştir.

Yeraltı adamının anti-kahraman olarak konumlandırılması, aslında Dostoyevski’nin dönemin Rusya’sında popülerlik kazanan rasyonel egoizm ve materyalist felsefelere karşı bir tepkisidir. 1860’larda Rusya’da nihilizm ve sosyalizm gibi ideolojiler filizlenmeye başlamış, bazı yazarlar bu ideolojiler eşliğinde toplum mühendisliğine soyunmuştu. Yeraltı adamı, akıl ve bilim temelli toplum mühendisliğine karşı çıkan, insanın irrasyonel ve öngörülemez doğasını savunan bir figür olarak karşımıza çıkar.

Rasyonel Egoizm Eleştirisi ve Nikolay Çernişevski

Dostoyevski’nin “Yeraltından Notlar” eserinin tarihsel arka planını anlamak için, dönemin Rusya’sındaki entelektüel tartışmalara bakmak gerekir. Kitabın yazıldığı dönemde, Nikolay Çernişevski’nin “Nasıl Yapmalı?” adlı romanı Rus aydınları arasında büyük yankı uyandırmıştı. Çernişevski, bu eserinde yeni bir sosyal düzenin, sosyalist bir ütopyanın tarifini yapıyor, bu düzende her şeyin insanın çıkarına göre işleyeceğini ve aklın ön planda tutulacağını savunuyordu.

Çernişevski’nin düşüncesinin temelinde “rasyonel egoizm” felsefesi yatar. Bu felsefeye göre, insanların tüm eylemleri aslında kendi çıkarlarına hizmet eder. Örneğin, bir anne çocuğuna fedakârca davranıyormuş gibi görünse de, aslında kendi çıkarı için davranmaktadır – çocuğunun başarısından pay alma, yaşlılığında destek görme gibi. Çernişevski, bu durumun insan doğasına uygun olduğunu kabul eder ve “rasyonel egoizm”den bahseder: kişinin kendi çıkarı için davranmasının hem doğal hem de akılcı olduğu görüşü.

Dostoyevski, yeraltı adamı aracılığıyla tam da bu felsefeyi hedef alır. Yeraltı adamı, rasyonel egoistlerin “akıl onların tarafındadır” iddiasına karşı, insanın akılsızlığına dikkat çeker: “Bugünün insanı, pek çok bakımdan barbarlık çağı insanından daha üstün görüşlü olduğu halde, aklın ve bilginin gösterdiği yoldan gitmeye bir türlü alışamamıştır.”

Yeraltı adamının eleştirdiği nokta, rasyonel egoizmin mantıksız veya kötü niyetli olması değil, insan gibi akılsızca davranmayı seven bir canlıda bu felsefenin uygulanabilir olmamasıdır. Çernişevski’nin ütopyasında, insanın çıkarları matematiksel bir formül gibi bellidir – herkes neşe, zevk veya refah ister; üzüntü, acı veya fakirlikten kaçınır. Ancak yeraltı adamı, insanın her zaman kendi çıkarına göre davranmadığını, bazen acı çekmekten keyif alabileceğini, çıkarına aykırı davranabileceğini vurgular.

Nedensellik ve İnsan Doğasının Karmaşıklığı

Yeraltı adamının rasyonel egoizme getirdiği bir diğer eleştiri, nedensellik kavramı üzerinden gelişir. Nedensellik, her sonucun bir nedeni olduğunu ve aynı nedenler aynı koşullarda tekrarlandığında aynı sonuçları doğuracağını savunur. Örneğin, belirli koşullarda bir ateş bir meşaleyi yakmışsa, aynı koşullar sağlandığında her zaman yakacaktır.

Çernişevski gibi yazarların hayal ettiği sosyal düzen, nedenselliği insanlar üzerine uygulamaya çalışır: Bir insan üzgünse, bunun nedeni sevgilisinden ayrılması veya bir yakınını kaybetmesi gibi negatif deneyimler olmalıdır. Aynı şekilde, bir insan neşeliyse, bunun nedeni pozitif deneyimler yaşamasıdır. Rasyonel egoizm için, kişinin çıkarlarını sağlayan pozitif deneyimler devamlı olursa, kişi sürekli neşeli olacaktır.

Yeraltı adamı ise tek bir cümleyle bile nedenselliğin insanda uygulanamayacağını savunur: “İnsan bir piyano tuşu değildir.” İnsandan piyano tuşu veya civata parçası gibi katı bir neden-sonuç ilişkisi beklenemez. Bir insan üzgün olabilir, ancak belki de hiçbir negatif deneyim yaşamamıştır. Hayatında her şey yolunda gidiyordur, fakat yine de üzgündür. Çıkarları sağlanan bir insanın da illaki neşeli olacağını bilemeyiz. Canı o an neşeli olmak istemeyebilir.

Yeraltı adamı, insanlardaki “canının istediği gibi davranma” durumunu mutlaka iyi bir şey olarak görmez. Hatta tüm çıkarları sağlanmış, hayatında ters giden hiçbir şey olmayan bir insanın inatla üzgün olmasını “nankörlük ve küstahlık” olarak değerlendirir. Fakat vurguladığı nokta, insanda bu mantıksız, saçma gözükebilecek “canının istediği gibi davranma” eğiliminin insan ruhunda hep var olduğu ve var olacağıdır.

Özgürlük Paradoksu: Canın İstediği Gibi Davranmanın Bedeli

Yeraltı adamının argümanlarını takip ettiğimizde şöyle bir sonuca varırız: İnsan, çıkarına aykırı olsa bile, canı istediği gibi davranma hakkını feda etmez. Peki, insanın canı istediği gibi davranabilmesi, yani özgür olması, gerçekten de zannedildiği kadar iyi bir şey midir?

Filozoflardan Søren Kierkegaard, özgürlüğün yanına kaygının da eşlik ettiğini belirtir ve özgürlüğünü fark eden insanlara “özgürlük sersemi” tabirini uygun görür. Bu duruma güzel bir örnek, yüksek bir binadan aşağıya bakan insanın hissettiği kaygıdır. Burada aslında kaygıya gerek yoktur; sonuçta kişinin atlayıp atlamamasını belirleyecek tek kişi kendisidir. Fakat tam da bu farkındalık – atlamak isterse onu engelleyecek hiçbir kuvvetin olmaması – kişiyi “özgürlük sersemi” haline sokar.

Yeraltı adamı başlarda insanın özgürlüğünü çıkarları uğruna feda etmeyeceğini ve akılsızca da olsa canı istediği gibi davranacağını savunsa da, kitabın ilerleyen bölümlerinde özgürlüğe dair Kierkegaard’a benzer bir düşünce biçimine kayar: “Bize daha fazla serbestlik vermeyi, ellerimizi çözmeyi, hareket alanımızı genişletmeyi, üstümüzdeki vesayeti kaldırmayı deneyin; o zaman, sizi temin ederim, tekrar vesayet altına girmeye can atacağız.”

Yeraltı adamı, kitabın sonlarına doğru insanın trajik ve arada kalmış bir canlı olduğuna dikkat çeker. İnsan, canı istediği gibi davranma pahasına kendi çıkarlarıyla bile ters düşer. Fakat o çok arzuladığı özgürlüğüne kavuşunca da, bu sefer özgürlüğün getirdiği kaygılarla mücadele edemez. “Yeraltından Notlar” kitabı, insan ruhundaki bu paradoksa işaret eder, ancak bu paradoksla nasıl mücadele edileceğine dair net bir cevap vermez.

Dostoyevski’nin Çözüm Önerisi: Özgürlük ve Din

Dostoyevski’nin “Yeraltından Notlar”dan sonra yazdığı diğer eserlerine baktığımızda, özgürlük problemine tekrar tekrar eğildiğini görürüz. Son romanı “Karamazov Kardeşler”de şöyle bir söz geçer: “İnsan için vicdan özgürlüğünden daha etkileyici hiçbir şey yoktur; ancak hiçbir şey de onun kadar acı vermez.”

Bu romanın meşhur “Büyük Engizisyoncu” bölümünde, İsa ve Engizisyoncu arasında geçen diyalogda, Engizisyoncu İsa’yı insanlara özgürlüklerini vermekle suçlar. Engizisyoncu’ya göre, bir insana özgürlük vermek, onun sırtına taşıyamayacağı bir yük yüklemektir; özgürlük insanın boyunu aşar, bir kişiye ancak ızdırap ve pişmanlık yaşatır.

Fakat Dostoyevski’nin benimsediği Ortodoks Hristiyanlık perspektifinden bakarsak, gerçek anlamda dindarlık özgürlükten bağımsız düşünülemez. İnsan, özgürlüğünden ayrı düşünülemeyecek bir canlıdır ve dindarlık zorlama veya baskıyla değil, ancak özgür irade ile yapıldığı vakit anlam kazanır.

Dostoyevski’nin şahsi notlarından oluşan “Bir Yazarın Notları” kitabında özgür iradeye dair şöyle bir bölüm vardır: “Bugün dünyanın özgür iradeyi tasavvur etme şekli, sınırsız bir şehvet misalidir. Oysa gerçek özgürlük, yalnızca benliğin ve iradenin üstesinden gelmek ve böylece kişinin her an kendisinin gerçek ustası olduğu ahlaki bir koşula ulaşmaktır. Özgürlüğün şekli, sahip olduğum her şeyi paylaşmak ve herkese hizmet etmek için yola çıkmaktır. Bir insan buna muktedirse, kendini bu ölçüde açmaya muktedirse, o zaman özgür değil midir? Bu, iradenin en yüksek tezahürüdür.”

Dostoyevski’nin görüşüne göre, gerçek özgürlük, benliğin ve iradenin üstesinden gelmek, kendinin ustası olmak ve bu gücü başkalarına hizmet etmek için kullanmaktır. Bu anlamda, özgürlük ve sorumluluk birbirinden ayrılamaz; gerçek özgürlük, sorumluluk bilinciyle hareket etmeyi gerektirir.

Sonuç: İnsanın Varoluşsal Çelişkisi

“Yeraltından Notlar”, insan doğasındaki temel çelişkileri ve paradoksları ortaya koyan, edebiyat tarihinin en önemli eserlerinden biridir. Dostoyevski, yeraltı adamı karakteri üzerinden, insanın akıl ve duygu, özgürlük ve güvenlik, bireysellik ve toplumsal uyum arasındaki çatışmalarını ustalıkla yansıtır.

Yeraltı adamının rasyonel egoizm ve nedensellik eleştirileri, modern psikoloji ve felsefenin birçok bulgusunu önceden sezmektedir. İnsanın her zaman rasyonel davranmadığı, bazen bilinçli olarak kendi çıkarlarına aykırı hareket edebildiği, bugün davranışsal ekonomi ve psikoloji alanlarında kabul gören bir gerçektir.

Özgürlük paradoksu ise varoluşçu felsefenin temel meselelerinden biridir. Sartre’ın “insan özgürlüğe mahkumdur” sözünü anımsatan bir biçimde, Dostoyevski de insanın özgürlük karşısındaki çaresizliğini ve kaygısını dile getirir.

Dostoyevski’nin sunduğu çözüm, özgürlük ve sorumluluğun dengeli bir bileşimidir. Gerçek özgürlük, sınırsız bir şehvet değil, kendinin ustası olmak ve bu gücü başkalarına hizmet etmek için kullanmaktır. Bu anlamda, Dostoyevski’nin düşüncesi, hem bireysel özgürlüğü hem de toplumsal sorumluluğu içerir.

“Yeraltından Notlar”, 150 yılı aşkın bir süredir okuyucularını düşündüren, insanın doğasına dair derin sorular soran bir başyapıttır. Günümüzde bile, teknoloji ve bilimin ilerlemesine rağmen, insan ruhunun karmaşıklığı ve çelişkileri devam etmektedir. Dostoyevski’nin keskin gözlemleri ve derin içgörüleri, modern insanın varoluşsal sıkıntılarını anlamak için hâlâ değerli bir kaynak oluşturmaktadır.

Sık Sorulan Sorular

Yeraltından Notlar kitabı neden önemlidir?

Yeraltından Notlar, modern edebiyatın ilk varoluşçu romanı olarak kabul edilir ve anti-kahraman kavramının en önemli örneklerinden biridir. Dostoyevski bu eserinde, rasyonel düşüncenin ve bilimsel ilerlemenin insanın tüm sorunlarını çözeceğine dair 19. yüzyıl iyimserliğine karşı çıkmış, insan doğasının karmaşıklığını ve irrasyonelliğini vurgulamıştır. Kitap, Nietzsche, Sartre, Camus gibi varoluşçu filozofları etkilemiş, modern psikolojiye öncülük etmiş ve 20. yüzyıl edebiyatında “bilinç akışı” tekniğinin gelişimine katkıda bulunmuştur.

Yeraltı adamı nasıl bir karakterdir?

Yeraltı adamı, 40’lı yaşlarında, emekli bir memur olarak St. Petersburg’da yaşayan, adı verilmeyen bir karakterdir. Fiziksel olarak çirkin, psikolojik olarak rahatsız ve sosyal açıdan yetersizdir. Derin bir aşağılık kompleksi yaşar, ancak aynı zamanda kendini aşırı bilinçli ve zeki görür. İnsanlarla normal ilişkiler kuramaz, her durumu fazla analiz eder ve sürekli bir öfke ve hınç hali içindedir. Kendi çıkarına aykırı davranmaktan, acı çekmekten bile zevk alır. Modern psikoloji terimleriyle, muhtemelen narsisistik ve paranoid kişilik bozuklukları gösterir.

Rasyonel egoizm nedir ve Dostoyevski neden bu felsefeyi eleştirmiştir?

Rasyonel egoizm, 19. yüzyılda Rusya’da popülerleşen, insanın her zaman kendi çıkarına göre hareket ettiğini ve bunun aynı zamanda en akılcı davranış biçimi olduğunu savunan felsefi görüştür. Nikolay Çernişevski gibi düşünürler, bu felsefe temelinde sosyalist bir ütopya tasarlamışlardır. Dostoyevski bu felsefeyi şiddetle eleştirir, çünkü ona göre insan her zaman rasyonel davranmaz, bazen bilinçli olarak kendi çıkarına aykırı hareket edebilir. İnsan “bir piyano tuşu değildir” – yani katı nedensellik ilkelerine göre hareket etmez. İnsan doğası, rasyonel egoizmin varsaydığından çok daha karmaşık ve öngörülemezdir.

Dostoyevski’nin özgürlük paradoksu hakkındaki görüşleri nelerdir?

Dostoyevski’ye göre insan özgürlüğe hem özlem duyar hem de ondan korkar. Bir yandan canı istediği gibi davranma özgürlüğünden vazgeçmek istemez, diğer yandan tam özgürlüğe kavuştuğunda bunun getirdiği sorumluluk ve kaygıyla baş edemez. “Karamazov Kardeşler”deki “Büyük Engizisyoncu” bölümünde bu paradoks derinlemesine işlenir. Dostoyevski’nin çözümü, özgürlük ve sorumluluğun dengeli bir bileşimidir. Gerçek özgürlük, sınırsız bir serbestlik değil, kendinin ustası olmak ve bu gücü başkalarına hizmet etmek için kullanmaktır.

Dostoyevski’nin diğer romanlarında anti-kahraman figürü var mıdır?

Evet, Dostoyevski’nin diğer romanlarında da anti-kahraman özellikleri taşıyan karakterler bulunur, ancak hiçbiri “Yeraltından Notlar”daki kadar saf bir anti-kahraman değildir. “Suç ve Ceza”daki Raskolnikov, “Cinler”deki Stavrogin, “Kumarbaz”daki Aleksey gibi karakterler, anti-kahraman özelliklerine sahiptir. Ancak bu karakterler genellikle daha karmaşık ve çok boyutludur, yeraltı adamı gibi tamamen negatif değillerdir. Ayrıca Dostoyevski’nin diğer karakterleri genellikle bir gelişim gösterir ve romanın sonunda bir tür kurtuluş veya dönüşüm yaşarlar, oysa yeraltı adamı sonuna kadar değişmez.

Yeraltından Notlar’ın modern edebiyat ve felsefe üzerindeki etkisi nedir?

Yeraltından Notlar, modern edebiyat ve felsefe üzerinde derin izler bırakmıştır. Franz Kafka, James Joyce, Virginia Woolf gibi yazarlar, Dostoyevski’nin bilinç akışı tekniğinden etkilenmiştir. Varoluşçu filozoflar, özellikle Sartre ve Camus, insanın özgürlük karşısındaki durumunu anlamak için Dostoyevski’nin eserlerine başvurmuşlardır. Modern psikoloji, özellikle Freud ve Jung, Dostoyevski’nin insan doğasına dair içgörülerinden yararlanmıştır. Postmodern edebiyatta yaygın olan anti-kahramanlar, büyük ölçüde Dostoyevski’nin yeraltı adamıyla başlayan bir geleneğin ürünüdür. Film noir, distopik kurgu ve varoluşçu sinema gibi türler de Dostoyevski’nin etkisini taşır.

Kaynakça

  • Dostoyevski, F. (1864). Yeraltından Notlar. (Çev. Mehmet Özgül). İletişim Yayınları.
  • Dostoyevski, F. (1880). Karamazov Kardeşler. (Çev. Ergin Altay). İletişim Yayınları.
  • Bakhtin, M. (1984). Problems of Dostoevsky’s Poetics. University of Minnesota Press.
  • Frank, J. (1976-2002). Dostoevsky: A Writer in His Time (5 cilt). Princeton University Press.
  • Scanlan, J. P. (2002). Dostoevsky the Thinker. Cornell University Press.
  • Williams, R. (2008). Dostoevsky: Language, Faith and Fiction. Baylor University Press.
  • Kaufmann, W. (1956). Existentialism from Dostoevsky to Sartre. Meridian Books.
  • Çernişevski, N. G. (1863). Nasıl Yapmalı? (Çev. Mazlum Beyhan). İletişim Yayınları.

Read more

Türk Mitolojisi ile Orta Dünya Benzerlikleri: Bozkurtlar, Ejderhalar ve Ruhlar - Evrensel Arketipler ve Kültürel Köprüler

Valla, ilk kez Yüzüklerin Efendisi‘ni okuduğumda bir garip olmuştum! Sanki bu hikayeleri daha önce duymuş gibi hissediyordum. Wargs’lar bana bozkurtları hatırlatıyordu, Smaug dedeler tarafından anlatılan ejder masallarını andırıyordu, Nazgûl’lar ise tam bir karabasan gibiydi! Sonradan öğrendim ki bu sadece benim hayalim değilmiş! Türk okuyucuların çoğu Orta Dünya‘

By Hikmet Anbarcı